Julius Meinl Kahve ve Hikayesi

Julius Meinl Kahve ve Hikayesi

Julius Meinl Kahve Hikayesi

Julius Meinl Kahve Hikayesi adlı yazıma başlamadan önce kahvenin geçmişinden bahsedelim.

Kahvenin geçmişini en az 13. yüzyıla dayandığı düşünülmektedir.
Ancak kahvenin içimine dair ilk kanıt 15. yüzyılın ortalarında Yemen’deki Sufi manastırlarında görülmektedir.
6. yüzyıl itibariyle, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya ulaşmıştır.
16. yüzyılın ikinci yarısında, önemli kişilere ayrılmış ilk kafeler Bizans Dönemi İstanbul’unda açıldı ve bu özel kulüplerin diplomatlar, sanatçılar, yazarlar ve entelektüeller tarafından tercih edilen toplantı yerleri halini alması uzun sürmedi. Buradan Avrupa’ya geçişi çok kısa bir adımda gerçekleşti.

İlk Kahvehane

Venedik ve Müslüman ülkeler arasındaki canlı ticaret kahve de dahil olmak üzere oldukça çeşitli Afrika mallarını getirdi.
Bu yeni trendi ilk ithal edenler yaklaşık 1600 yıllarında Venediklilerdi ve ilk kafe bu şehirde 17. yüzyılın ortalarında kuruldu. Heyecanlı bir başarıydı ve sadece bir yüzyıl içerisinde bunlardan yüzlercesi açıldı. İlk Avrupa kahvehanesi 1645 yılında Treviso’dan çok da uzak olmayan Venedik’te açıldı.
O zamana kadar en popüler içeceğin çay olduğu İngiltere’de dahil olmak üzere Avrupa’nın geri kalanı Venedik halkının adımlarını takip etti. Kahvehaneler kısa zamanda iş adamları ve benzer kültürler için önemli buluşma yerleri haline geldi. Almanya’da insanlar birayı tercih etme eğiliminde olduklarından bu yeni içeceğin yayılması biraz zorlukla karşılaşsa da sonunda kahve üstün geldi. Birleşik Devletler’e kahve yeni sömürgecilerin beraberlerinde Avrupa’daki trendleri ve modaları getirmesiyle 1600’lü yılların sonunda ulaştı.

Espresso

Espress’nun geçmişi 20. yüzyılın başına dayanmaktadır. 1901 yılında Luigi Bezzera ilk espresso kahve makinesini üretmiştir.
İtalya’daki kahve kültürü zaman içerisinde gelişmiştir ve böylelikle espresso bugün çeşitli ortamlarda tadılmaktadır: sabahları barda veya bir kaldırım üstü kafede arkadaşlarla sohbet ederken. Fakat espresso aynı zamanda güzel, buharı tüten sıcak bir bardak kahve istediğinizde evinizin rahatlığında bir mola veya bir dinlenme anı anlamına da gelmektedir.

Julius Meinl

Julius Meinl Kahve Hikayesi oldukça eskiye dayanıyor.
Kahve kültürümüzde öyle bir yere sahip ki; kız isteme merasiminden güzel başlangıçlara, iki çift lafın belinin kırılmasından aile rütieline kadar geniş ağa sahip ve “Acı bir kahvenin de 40 yıl hatrı var”
Hal böyle olunca Osmanlıdan günümüze sahip olduğunu değeri ve konumu koruyarak hatta gücüne güç katarak gelmiş kahve.
2000’li yıllarda da çeşitli demleme teknikleriyle sanırım bu akım zirveye ulaşmış durumda.
Kahvenin bizdeki tarihi de sandığımızdan daha da eskiye dayanıyor. Dünyaca ünlü Julius Meinl’in hikayesi işte burada geçmişimizle kesişiyor.
Olay aynen şöyle gerçekleşiyor :
Viyana kapılarına dayanan Osmanlı ordusu geri dönmek zorunda kalınca getirdiği gıda ve çadırları da burada bırakır. Osmanlı ordusu içine sızmış Georg Kolschitzky isimli casusa bırakılan malzemelerden ne istendiği sorulur.
Osmanlı kültürünü yakından bilen casus, hayvan yemi sanılan yeşil çekirdek dolu yüzlerce çuvalı ister.
Çuvallardakinin kahve çekirdeği olduğunu bilen Georg Kolschitzky, Viyana’ya gider ve ilk kahve dükkanını açar.
Kahve işine adım atan Meinl ailesi Türklere olan minnettarlıklarının simgesi olarak logolarında fes takmış küçük bir çocuğu kullanırlar.
Çocuk seçmelerinin sebebi dostça bir yaklaşımın belirtisidir.
Dünyaca ünlü Julius Meinl Kahve hikayesi bu şekilde günümüze kadar devam ediyor.
Bu olay, Amerika’da yayımlanan Chicago Sun-Times gazetesine demeç veren Julius Meinl yöneticisi Natalie Berg den alınmıştır.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir